Seydişehir Mutlu Sonlu Masöz Burcu

Seydişehir Mutlu Sonlu Masöz

Hiç gerilmiş değildim, yapmakta olduğum şeyin ne olduğunu biliyordum. Anne ve babamı düş kırıklığına uğrattığımı biliyordum. İyi tanımadığım birinin arabasına biniyordum. Pek tanımadığım, yirmi yedi yaşında, çekici bir matematik öğretmeninin. Birileri duygularımı ateşe vermişti. Evin dışında, o yüce çam ağacının altında bekliyordum. Yeşil otomobilinın yaklaşmakta bulunduğunu gördüm. Boğazcaını çsafha‐ leyen atkısını fark ettim ve otomobilinın farları gaslımü alıyor‐ du. Geçen günkü, onun telefon etmesini Seydişehir Mutlu Sonlu Masöz beklemeden giyinin‐ memem gerektiği emrinin aksine, telefon etmesini bekleme‐ den giyindim. Çekmecemin birinci gaslınden iç çfakatşırımı aldım, giydim ve üzerime kısa, siyah elbisemi geçirdim. Ay‐ naya baktım ve yüzümü buruşturdum, bir şeyler eksikti. Elimi eteğimin altına soktum ve külodumu çıkardım. İşte o süre gülümsedim ve usulca, “Ğimdi muhteşemsin,” diye fı‐ sıldadım, kendime bir öpücük gönderdim.

Seydişehir Mutlu Sonlu Masöz

Evden çıktığımda eteğimin altından soğuğu hissettim, rüzgâr hırçınca çıplak organıma üfürüyordu. Otomobile bindiğimde öğretmenin parıltılı ve büyülenmiş gözlerle baktı ve “Giymeni istediğim şeyi giymemişsin,” dedi. O zaman önüme, yola baktım ve “Öğretmenlerin söyleki‐ diklerine kulak asmamak en iyi meydana getirdiğim şeydir,” dedim. Yanağıma sesli bir öpücük kondurdu ve bilinmeyene doğru yol almaya başladık. Parmaklarımı durmadan saçlarımda dolaştırıyordum. Bir ihtimal benim gergin olduğumu düşünüyordu, ama aslen bir tek heyecanlıydım. Derhal orada, yanı başımda olmasından ve herhangi bir önyargı taşımamasından… Yol boyu nelerden söz ettik hiç anımsamıyorum, çünkü aklım fikrim ona sahip olmaktaydı.

Araba kullanırken gözlerine baktım, gözlerini beğeniyorum; siyah uzun kirpikleri, karmaşa ve çekim gücü yüksek bakışları var. Göz ucuyla kaçamak bakıyordu, ben hiçbir şey anlamamış şeklinde yapıyordum. Eee, bu da oyunun bir parçası. Sonrasında Cennete yahut Cehenneme geldik, bu artık nereden bakılmış olduğuna bakılırsa değişebilir. Minik otomobiliyla geçilmesi olanaksız benzer biçimde gözüken yollardan, tenha ve çok çok dar yollardan geçtik. Sarmaşıklarla kaplı ve yosun tutmuş, yıkık ve terk edilmiş bir kiliseyi geçtik. Valerio bana, “Sağına dikkatlice bak, orada bir çeşme olmalı, geçit ondan sonra,” dedi. Dikkatimi, olabildiğince kısa zamanda o zifiri karanlık labirent içindeki çeşmeyi bulmaya yoğunlaştırdım. “İşte şurada!” dedim, birazcık yüksek kaçan bir ses tonuyla. Paslı, yeşil bir giriş kapısının önünde durdu. Arabanın farları üzerindeki yazıyı aydınlatıyordu. Gözlerim, yaralı bir kalbin izinde yazan isimlere, Valerio ve Melissa’ya takılı kaldı.